Bir kitabı okuduğumuzda konusu kadar, yazarı hakkında da bilgi sahibi olmak isteriz. Özellikle kalemini çok sevdiğimiz bir yazarsa zamanla ona karşı hayranlık duymaya başlar ve karakterini merak ederiz. Acaba bu romanları yazan biri nasıl bir kişiliğe sahipti, mesleği neydi, ne şartlarda bu kitapları yazdı diye aklımızdan bir sürü soru geçer. Ancak bazen kitaplarını öle bayıla okuduğumuz bir yazarın biyografisini okuduğumuzda hayal kırıklığı yaşarız. Gözümüzde devleştirdiğimiz o kişinin aslında hiç de hayran olunası biri olmadığını anlarız. Bize ters gelen birçok özelliği olduğunu görürüz.
Bazen de durum tam tersi olur. Örneğin ilk kez okuduğunuz bir yazarın hayatından etkilendiyseniz, kitabını sevmeseniz bile okumak istersiniz. Yaşadığı zorluklar, aşmak zorunda olduğu mücadeleler o yazarla aranızda bir gönül bağı oluşmasını sağlar. Peki kitaplarını severek okuduğunuz yazarlar hakkında tüm bilgilere sahip misiniz? Dilerseniz şimdi, ünlü Türk ve yabancı yazarlar hakkında ilginç bilgilere hep birlikte göz atalım.
Dünyaca Ünlü Yabancı Yazarların Bilinmeyen Yönleri
1Öldükten Sonra Ünlenen Yazar: Franz Kafka
Franz Kafka’nın insanlara en ilginç gelen özelliği ise öldükten sonra üne kavuşmasıdır. Eserlerinin hemen hepsi, hayata veda ettikten sonra basıldı. Hatta birçoğunun yakılmasını istemişti ama neyse ki en yakın arkadaşı Max Brod onu dinlememiş ve Kafka vefat ettikten sonra yazdıklarını yayımlatmış. Tüberküloz hastalığı nedeniyle ölen Kafka, yoğun bir şekilde uykusuzluk, baş ağrısı, anksiyete ve şizofreni belirtileri gösteriyordu. Et yemeyi cinayetle eş değer tutan Kafka aynı zamanda sıkı bir vejeteryandı.
2Dostoyevski Tam Bir Kumar Bağımlısıydı
Yazdığı dünya klasikleri kitaplarıyla unutulmaz isimlerden biri olan Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, Rus edebiyatının en başarılı yazarlarından biridir. Biz genel olarak kitaplarını severek okuduğumuz yazarlara bir hayranlık besleriz. Ama bazen gözümüzde canlandırdığımız kadar mükemmel olmayabiliyorlar. Dostoyevski de bu isimlerden biri. Başarılı yazarın çok fazla olumsuz özelliği bulunuyormuş. İlk olarak tam bir kumar bağımlısı olduğunu söyleyelim, sonrasında aşırı şekilde cinselliğe düşkünlüğü ve hırsız yönlerinin olduğunu da ekleyelim. Bu bilgiler rivayet mi yoksa gerçek mi bilinmez ama, Dostoyevski kumar borçlarını ödeyemediği zamanlarda, karısının parasını çalıyormuş. Tıpkı Kafka gibi babasıyla arası iyi olmayan, zor bir hayat geçiren ve aslında bir mühendis olan Dostoyevski’yi tüm kötü özelliklerine rağmen minnetle anıyoruz. Düşünsenize o olmasaydı Suç ve Ceza, Karamazov Kardeşler, Kumarbaz gibi şaheser kitapları nasıl okuyacaktık?
3Elmasız Yazamayan Friedrich Schiller
4Çöpçatan Jane Austen
En iyi aşk kitapları arasında yer alan Aşk ve Gurur romanının yazarı Jane Austen var sırada. İngiliz edebiyatının önde gelen isimlerinden biri olan Jane Austen hayatı boyunca hiç evlenmedi ve ailesiyle birlikte yaşadı. Buna rağmen yazdığı romanların hemen hepsindeki kadın karakterlerin başını bağladı. Neredeyse evlendirmediği kadın yok! Austen için deyim yerindeyse tam bir çöpçatan diyebiliriz. Romanlarını bu kadar rahat yazan Austen, bekar kızları evlendirme merakını ise ailesinden hep gizlemiş. Austen yazdığı çalışmaları ailesinin okumasını hiç istemezmiş. Hatta yazı yazarken odasına birinin girdiğini duyduğunda, notlarını hemen saklıyormuş. Belki de hiç evlenmemiş kızlarının, romanlarındaki bekar kızları evlendirme çabasının ailesi tarafından duyulmasını istemiyordu.
5Aleksandr Puşkin’in Tek Yurt Dışı Gezisi Erzurum’du
6Öfkeli Ernest Hemingway
Ödüle doymayan Amerikalı yazar , hem kaleme aldığı eserlerle hem de karizmatik görünümüyle her zaman ilgi odağı olmayı başarmıştır. Ernest Hemingway’in yine kendi gibi bir yazar olan James Joyce ile yakın bir dostluğu vardı. Sık sık çıktıkları bar akşamlarında, Joyce genellikle kavgaya karışırmış. Hemingway de arkadaşı için sürekli birilerini dövmek zorunda kalmış. Bir defasında da kendi hakkında olumsuz eleştiri yapan bir yazar eleştirmenini ilk gördüğü yerde tekme tokat dövmüş. Bitti mi sandınız?
724 Yaşında Bir Profesör: Friedrich Nietzsche
8Futbolcu Albert Camus
9Haruki Murakami’nin Yemek Kabusu
10Tolstoy’un 13 Çocuğu Vardı
11Yaşlanmak İstemeyen Victor Hugo
Herkes elbette bir gün yaşlanacak, elimiz yüzümüz buruş buruş olacak, hafızamızda birçok şeyi tutamayacak hale geleceğiz. Evet, bunu sağlıklı beslenme, düzenli spor ve bazı operasyonlarla erteleyebiliriz ama kaçışımız mümkün değil. Hepimizin er ya da geç bir gün yaşayacağı ihtiyarlık, bazı insanlarda takıntı derecesinde korkulu bir hal alıyor. Bunlardan biri de dünyanın en kalın romanlarından biri olan Sefiller’in yazarı Victor Hugo. Vücudu diri kalsın diye her sabah buz gibi suyla duş alan Hugo, aynı zamanda sesi güzel olsun diye çiğ yumurta yermiş. Her zaman bakımlı, temiz ve şık görünen Hugo insanların onu daima beğenmesini istermiş.
12İnsomnia Mark Twain
Asıl adı Samuel Langhorne Clemens olan Mark Twain’in en ünlü kitabı bir çocuk romanı olan Tom Sawyer’in Maceraları‘dır. Bu kitap aynı zamanda daktilo ile yazılan ilk kitap olma özelliği taşıyor. Mark Twain hayatı boyunca insomnia yani uykusuzluk sorunu yaşadı. Geceleri bir türlü uyuyamayan Twain mecburen yazı yazıyormuş. Gündüzleri ise hiç olmayacak yerlerde uyuyakalıyormuş. Twain’in uykusuzluk sorunu o kadar ileri boyuttaymış ki çevresindekilere; “Bana güzel bir yatak verin, size ölümsüz başyapıtlar vereyim.” dermiş. Hayatı boyunca uykusuzluk sorunuyla baş edemeyen Twain’in bir başka özelliği ise stand-up yapması. Bugünkü stand-up gösterilerinin temellerini atan ilk insanlardan biri Mark Twain’dir. Bir keresinde izleyiciler arasında 1. Elizabeth’in olduğu bir gösterisinde, gaz çıkarmak üzerine uzunca bir konuşma yaptığı biliniyor.
13İntihar Meraklısı William Shakespeare
İngiliz şair ve oyun yazarı olan William Shakespeare hayatı boyunca çok fazla eser kaleme aldı. Soylu bir aileden gelen Shakespeare hiçbir zaman geçim sıkıntısı çekmedi, bu nedenle yazı yazmaya bol bol zaman buluyordu. Eserlerinde dikkat çeken en önemli unsur, intihara çok fazla yer vermesidir. Shakespeare’nin yazdığı oyunlarda toplamda 13 yerde intihar sahnesi gerçekleşiyor. Shakespeare’nin ayrıca bir uçak kazasına sebep olduğunu söylesem? Amerika’da Shakespeare fanatiği olan bir adam, yazarın eserlerinde geçen tüm kuşları New York’a topladı. Shakespeare; sığırcıkların, tarlakuşlarının ve ardıçların New York’ta olmasını istediğinden, tüm bu kuşlar hayranı tarafından buraya getirildi. Bir dönem hayvanat bahçesinde korunan kuşlar zamanla çoğaldı ve 1960 yılında bir uçağın düşmesine yol açarak 62 kişinin ölmesine neden oldu. Shakespeare hakkında sizi şaşırtacak diğer bir bilgi ise tefeci oluşu. Evet Shakespeare yazdığı eserlerden oldukça fazla para kazanmış ama bundan daha fazlasını tefecilik yaparak kazandığı biliniyor.
14Konuşmayı Seven Virginia Woolf
Tamam tüm kadınlar konuşmayı sever kabul edelim, erkeklere kıyasla derdimizi çok daha fazla kelime kullanarak anlatıyoruz. Allah da bizi böyle yaratmış napalım yani. Ama bakın dünyaca ünlü isimlerin bile çok konuşma alışkanlığı varmış. İngiliz feminist yazar Virginia Woolf konuşmayı çok seven yazarlarımızdan biri. Hatta bir defasında 48 saat aralıksız konuşmuş. Şunu da eklemeden geçmeyelim, sevgili Virginia hayatının büyük kısmını yatakta ve halsiz şekilde geçirmişti. Psikolojik sorunları ve geçirdiği buhran onu epey hareketsiz biri yapmıştı. Ona rağmen, bu kadar çok konuşmak için gereken enerjiyi nasıl bulmuş şaşırdık doğrusu. Virginia ayrıca ressam olan kız kardeşine özenmiş ve yazılarını ayakta yazmaya başlamış. Satırlarında buram buram depresyon koksa da gerçekte çok şakacı biriymiş.
15Eşcinsellikten Hapis Yatan Oscar Wilde
16Kahve Bağımlısı Balzac
Vadideki Zambak kitabını kaleme alan, Fransız yazar Honoré de Balzac tam bir kahve bağımlısıymış. O muhteşem eserleri yazarken haddinden fazla kahve tüketiyormuş. Günde 50 fincan kahve içen Balzac kahve yapmaya zamanı olmadığında veya yapacak birisi yokken kahve çekirdeklerini çiğnermiş. 51 yaşında hayata veda eden yazarın ölüm sebeplerinin başında da kahve tiryakiliği geliyor.Çok fazla miktarda ve koyu kıvamlı tükettiği kahveler midesinde kramplara yol açıyormuş. Ayrıca kalbinin büyümesi ve yüksek tansiyon rahatsızlığının sebepleri de yine kahveymiş. Yani rahmetli Balzac’ı kahve öldürmüş.
17Boş Zamanlarını Morgda Geçiren Charles Dickens
Tüm zamanların en çok satan kitabı olan İki Şehrin Hikayesi’nin yazarı Charles Dickens, uyurken yüzü hep kuzey kutbuna bakacak şekilde yatarmış. Bu tuhaf uyku alışkanlığının sebebini ise yer küre ve elektrik akımı gibi terimlerle açıklamış. Yazarın hayatı boyunca başka yöne doğru yattığı hiç görülmemiş. Dickens’in takıntıları bununla da bitmiyor. Batıl inançları olan Dickens Cuma günlerinin ona uğur getireceğine inanıyormuş. Ayrıca her şeye üç kere dokunmanın da yine şans getirecek davranışlardan olduğunu düşünürmüş.Tam bir hayvan sever olan Dickens’in şimdi söyleyeceğim özelliği ise yok artık dedirtecek cinsten. Başarılı yazarımız boş zamanlarını kimsesizler morgunda geçiriyormuş. Evet, kimliği belirlenemeyen cesetlerin yer aldığı Paris morguna gider ve burada uzun zaman kalırmış. Bu garip alışkanlığını ise “iğrençliğin çekiciliği” gibi bir ifadeyle tanımlamış.
18Çapkın Alexandre Dumas
Demir Maskeli Adam, Üç Silahşörler gibi kitapların yazarı Alexandre Dumas’ı hemen her fotoğrafında tonton biri olarak gördük. Meğersem perdelerini kaldırınca, o sevimli, tombul görünümünün altında bir playboy ve Don juan gizliymiş. Evet, Fransız yazar Alexandre Dumas’ın tam 40 sevgilisi olmuş. Bunların çoğu da elbette evliyken yaşanmış ilişkilerdi. Kadınlarla bu kadar ilgilenirken yazmaya ne ara fırsat buldu diye düşünürken çocuklarına da değinmeden geçmeyelim. Dumas’ın hayattayken 4, öldükten sonra da 3 gayrimeşru çocuğu ortaya çıkmış. Diyecek bir söz bulamadım doğrusu, pes!
19Yazı Yazamayan Agatha Christie
Eserleri en çok çevrilen ve en başarılı polisiye kitaplarının yazarı Agatha Christie meğersem yazılarını kendi yazmıyormuş. Durun hemen yanlış anlamayın, olayı açıklayalım. Agatha Christie’nin disgrafi denilen bir öğrenme bozukluğu varmış. Disgrafi ise kişinin zekası ve her şeyi normalken, yazı yazmakta zorlanılan bir öğrenme güçlüğüdür. Genelde; b-d, f-v, m-n, b-p gibi harfler birbirine karıştırılır. İşte Agatha Christie de bu sorunundan dolayı, kitaplarını dikte ettirerek yazıyormuş.
20Takıntılı Truman Capote
Ünlü Türk Yazarların Bilinmeyen Yönleri
1Gürültüsüz Yazamayan Cemal Süreya
Aşk şiirleri denince yeri açık ara önde olan Cemal Süreya, ikinci yeni akımının en önemli temsilcilerinden biridir. Annesini küçük yaşta kaybeden Süreya, kız kardeşleriyle birlikte üvey anne elinde büyümüştü. Pek iyi biri olmayan üvey annesi, onu bir keresinde zehirlemeye kalkmış. Üstelik çoğu zaman da yemeğine cam kırıntıları karıştıracak kadar acımasız bir kadınmış. Cemal Süreya’nın sayılarla arası hiç iyi olmadığından, saati ilkokul 5. sınıfta öğrenmiş. Yazı yazmaya çok küçük yaşlarda başlayan Süreya’nın asıl ilginç özelliği ise gürültü olmadan yazamamasıdır. Okul yıllarında gürültülü ortamda başladığı yazı yazma alışkanlığı, sonraki yıllarda da devam etmiş. Öyle ki evinde sessiz yazamadığını fark edince, radyo ve televizyonun sesini açarak odaklanabiliyormuş. Cemal Süreya hakkında herkesin bildiği bir bilgiyi de hatırlatmadan geçmeyelim. Süreyya olan soyadını arkadaşı Süreyya Evren ile girdiği bir iddia sonucu, Süreya olarak değiştirmiştir. Buradan alınan “y” harfi ise arkadaşının adına eklenerek Süreyyya Evren olmuştur.
2Nazım Hikmet ve Beyaz Pantolonları
Türk edebiyatının en ünlü şairlerinden biri olan Nazım Hikmet‘in yazmadığı şiir türü yok sanırım. En güzel aşk şiirleri de onda, en iyi vatan şiirleri de… Ama en çok da sevdiği kadınlara yazdığı büyülü sözlerini biliriz. Mavi gözlü devimiz genellikle beyaz pantolon giyermiş. İlham geldiğinde ve aklında o muhteşem sözler belirdiğinde ise bunları hemen o beyaz pantolonuna not alırmış. Demek dünyaya açılan bir şair olmak için böyle garip özellikleri olması gerekiyor insanın. Nazım’la ilgili şu anekdotu vermeden geçmek istemiyorum. Bir gün Pablo Neruda’ya sormuşlar:
– Önde gelen şairlere yer vereceğiniz bir antoloji oluştursanız Nazım Hikmet de yer alır mıydı?
Neruda’nın verdiği cevap ise tam gurur okşayan cinsten:
– Tek bir şairden oluşan bir antoloji hazırlasaydım, bu şair Nazım Hikmet olurdu!
3Sabahattin Ali’nin Diksiyon Takıntısı Vardı
Türk edebiyatının köşe taşlarından biri olan Sabahattin Ali, hem kaleme aldığı eserleriyle hem de katledilişiyle asla unutulmayacak bir isimdir. Kısacık ömründe hep gülen, şaka yapan ve hayata pozitif bakan biriydi. Onu tanıyanlar asık suratlı halini neredeyse hiç görmediklerini söylüyorlar. Sabahattin Ali’nin diksiyon takıntısı varmış. Kelimeleri birisi yanlış şekilde kullanınca, hemen düzeltme isteği duyarmış. Bu huyu üzerine eşi Aliye Hanım’ın şikayetlerini de arkadaşlarına: “Bu yüzden Aliye Hanım bana fena içerliyor. Karı koca ağız tadıyla kavga edemiyoruz. Kavganın en can alacak yerinde tutup diksiyon yanlışlarını düzeltiyorum” sözleriyle anlatmış.
4Kendini Çirkin Bulan Cahit Sıtkı Tarancı
O hepimizin çok sevdiği, ünlü Otuz Beş Yaş şiirinin şairi Cahit Sıtkı Tarancı kendini hiç beğenmezmiş. Tarancı’nın kendini çirkin bulma özelliği onu yalnızlığa ve karamsarlığa itmiş. Bu da elbette satırlarına fazlasıyla yansımış. Galatasaray Lisesinde okuduğu dönemlerde de fazlasıyla yalnız bir gençlik geçirmiş. Öyle ki tüm arkadaşlarına mektup gelir, bir tek ona gelmezmiş. Cahit Sıtkı da kendi kendine mektup yazar, sonra da postadan alınca, birinden gelmiş gibi sevinirmiş.
5Örgü Ören Hüseyin Rahmi Gürpınar
Hani Kemal Sunal, Adile Naşit gibi isimlerin oynadığı Süt Kardeşler filmi vardı ya, oradaki gulyabaniyi eminim hatırlıyorsunuzdur. İşte o film, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın romanı Gulyabani’den uyarlanmıştır. Türk yazar ve romancı olan Hüseyin Rahmi Gürpınar tam bir temizlik hastasıymış. Hiç evlenmeyen, kendini toplumdan soyutlayan Gürpınar, hastalık kaparım korkusuyla çok titiz davranırmış ve yılın 12 ayı eldiven takarmış. Peki bir dönem TBMM’de milletvekilliği yapan Gürpınar’ın boş zamanlarında örgü ördüğünü söylesem? Evet yanlış duymadınız, yazı yazmaktan sıkıldığı zamanlarda örgü örermiş. Hatta bu hobisi için Avrupa’dan örgü modelleri getirttiği bile biliniyor.
6Yaşar Kemal’in Çocukken Kekeme Olduğunu Biliyor muydunuz?
7Günde Dört Paket Sigara İçen Ahmed Arif
Arapça, Zazaca ve Kürtçe gibi dillere hakim olan Ahmed Arif, yetiştiği koşullar gereği birçok yeteneğe sahipti. Çok küçük yaşlarda at binmeyi öğrendi. At binmeyi çok seven ünlü şair, şahlanmayan ata binmeyeceğini söylermiş. Hayatının büyük bölümünde çok fazla sigara içen Arif, daha sonra birden bire bırakmış ve sigaranın dumanına bile tahammül edemez olmuş. “Günde dört paket Bafra içiyordum” demesine rağmen, Ramazan aylarında oruç tutan kişilerin yanında, sigara içmeyecek kadar da iradeli biriymiş.
8Tutunamayanlar’ın Şakacı Yazarı Oğuz Atay
1977 yılında aramızdan ayrılan, Tutunamayanlar’ın yazarı Oğuz Atay da değeri öldükten sonra anlaşılan isimlerden biri. Yaşadığı dönemde oldukça ilgisiz kalsa da günümüzde tüm eserlerinin, büyük bir hayran kitlesi bulunuyor. Yazarın en ünlü romanı olan Tutunamayanlar’daki karakterler aslında Atay’ın kendi hayatındaki kişiler. İçine kapanık bir çocukluk dönemi geçiren Atay’ın en sevdiği yazarlar Kafka ve Dostoyevski’ymiş. Gençlik yıllarında karikatür çizen ve mizah yönü oldukça güçlü olan Oğuz Atay, ölümün onu banyoda yakaladığı gün, dışarıdan ona seslenenlere; “Sevinmeyin daha ölmedim” demiş. Bu sözleri orada bulunanlara tebessüm ettirse de yazarın son sözleri olmuştu.
9Uçurtma Meraklısı Orhan Veli
Garip akımının öncülerinden Orhan Veli, İstanbul’u Dinliyorum Gözlerim Kapalı şiiriyle hafızalarımızda yer etmiştir. Şiire çok farklı bir boyut getiren ve çok erken yaşta hayata veda eden Orhan Veli Kanık bir uçurtma meraklısıymış. Boş zamanlarını uçurtma yaparak değerlendirirmiş. Koyu Galatasaraylı olan şairimizin en sevdiği hobiler arasında balık tutmak da varmış. Normalde insanlar ilham geldiğinde, aklında beliren satırları hemen kaleme alırlar. Orhan Veli böyle yapmazmış. Yazacaklarını önce düşünür, kafasında tasarlar, daha sonraki bir zaman da oturur kaleme alırmış. Sakin mizaca sahip olduğu düşünülse de oldukça eğlenceli biri olan Orhan Veli, kız kardeşinin arkadaşları geldiğinde, onları eğlendirmek için Karagöz – Hacivat oynatırmış. Orhan Veli de tıpkı Balzac gibi bir kahve bağımlısıymış. Hatta fincanla içmek kesmediğinden bira bardaklarına doldurarak içermiş.
10Kör Olma Pahasına Okumaktan Vazgeçmeyen Cemil Meriç
11Fotoğraf Çektirmeyi Sevmeyen Sezai Karakoç
Diyarbakır kökenli olan Sezai Karakoç; daha çok şiir, deneme, inceleme ve hikaye türünde eserler vermiş yazar ve şairimizdir. En ünlü şiiri Mona Rosa olan Sezai Karakoç’un bilinen en ilginç özelliği fotoğraf çektirmeyi sevmemesi. Günümüz koşullarına baktığımızda, bu özellik bize çok tuhaf gelse de eski zamanlara göre belki de olağan bir seçimdi. Fotoğraf çektirmeyi hiçbir zaman istemeyen Karakoç’un, şu an var olan fotoğrafları ise ondan habersiz çekilmiş.
12Necip Fazıl Kısakürek Nakşibendi Tarikatındandı
Üstad diye nitelendirilen, şair ve yazarımız Necip Fazıl Kısakürek, yaşam öyküsü ile herkesi şaşırtmış ve de kendine hayran bırakmıştır. 30’lu yaşlarına kadar hayattan zevk almayan, arayış içerisinde olan ve boş geçirilmiş bir ömür yaşadı. Daha sonra ise Abdülhakim Arvasi ile tanıştı ve hayatı tamamen değişti. O saatten sonra kendini Allah yoluna adayan Necip Fazıl, Nakşibendi tarikatına geçti ve bundan sonraki hayatını bu şekilde devam ettirdi. Üstad, hayatındaki bu kırılma noktasını O ve Ben isimli kitabında detaylıca anlatmıştır.
13Feminist Yazar Halide Edip Adıvar
Kurtuluş Savaşı sürecinde gösterdiği çalışmalarla kahraman Türk kadınının simgesi olan Halide Edip Adıvar, ilk kadın romancılarımızdan biridir. İlk eşi Salih Bey öğretmen olduğu için, Halide Edip de vaktinin çoğunu okulda geçiriyor ve sürekli okuma fırsatı buluyordu. Yazın hayatına daha sonra başlayan Halide Edip’in eserlerinin çoğunun konusu ise kadın ve kadınların yaşadığı sorunlardan oluşuyor. Feminist bir kişiliğe sahip olan Adıvar, 2 oğluna da çok iyi bir annelik yapamamış. Çünkü okuldaki öğretmenlik görevi ve Milli Mücadele için cephedeki çalışmaları annelik vazifesinden önce geliyormuş. Torununun ağzından dinlediğimiz bir röportajda; Halide Edip’in genellikle asık suratlı ama özünde çok duygusal bir insan olduğunu öğreniyoruz.
14Bodrum Sürgünü Halikarnas Balıkçısı
Bizim Halikarnas Balıkçısı olarak bildiğimiz roman yazarımızın asıl adı Cevat Şakir Kabaağaçlı‘dır. Bodrum’a olan tutkusu ile tanıdığımız ünlü yazar sanılanın aksine Bodrum’a kendi isteğiyle yerleşmemiştir. İstanbul’da yaşadığı dönemde gazete ve dergilerde yazıları yayınlanmaya başlayan Cevat Şakir, bir gün yazıları yüzünden tutuklanmış. İstiklal Mahkemesine sevk edilen yazara ceza olarak sürgün edilmesi kararı verildi. Sürgün yeri ise Bodrum’du. O tarihten sonra Bodrum, yazarımızın vazgeçilmez tutkusu oldu. Cezası bittikten sonra bile Bodrum’dan ayrılamadı, ailesini de yanına aldırdı ve orada yaşamaya devam etti. Halikarnas Balıkçısı yaşadığı bu süreci, Mavi Sürgün kitabında anlatmaktadır.
15“R”leri Söyleyemeyen Özdemir Asaf
Türk edebiyatının nevi şahsına münhasır şairlerimizden biri olan Özdemir Asaf kelimeleri kullanma ve duyguları dizelere aktarma şekliyle, yazdığı her şiirle yüreklerimize dokunmayı başarmıştır. Asıl adı Halit Özdemir Arun olan ünlü isim, yazın hayatına ilk başladığı yıllarda, dergilerde Özdemir Özden ismini kullanıyormuş. Bunun sebebi ise “r” harfini söyleyememesiymiş. Ancak daha sonra Oktay Akbal ona babasının adını kullanmayı önermiş ve o günden sonra, Özdemir Asaf ismini kullanmaya başlamış. Sempatik tavırlarıyla insanlar üzerinde hep olumlu izlenim bırakan Özdemir Asaf’ın bilinmeyen bir başka özelliği ise gençlik yıllarında Güneşspor adlı bir futbol kulübünde oynamasıdır.
Bir Yorum Bırak